11/01/2009

Türkiye'de Çizgi Film -1-

Türkiye'de çizgi filmin temelini atanların başında karikatürcüler gelmektedir. Özellikle 1930’larda yabancı örneklerini gördükleri canlandırma sinemasına ilgi duyan çizerler, kağıt üzerinde durağan biçimde yarattıkları tiplerin beyaz perdede canlandırılması yolunda çalışmalar yapmışlardır. İlk denemeler de Cemal Nadir Güler’in “Amcabey” kahramanını çizgi filme dönüştürme çalışmaları olmuş; ancak teknik olanaksızlıklar yüzünden proje yarım kalmıştır.


1940’larda itibaren sinemalardaki gösterimleri önceleyen kısa reklam filmlerinin canlandırılmasıyla başlayan Türk çizgi filminin öncülerinden biri de Vedat Ar’dır. Filmar adlı stüdyosunda ürettiği 2-3 dakikalık çizgi filmlerin yanısıra değişik biçim araştırmaları da yapan Ar’ın 1947’de Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki 15 öğrenciyle gerçekleştirdiği “Zeybek Oyunu” adlı filmi bilinen ilk Türk çizgi filmidir.

Sinema reklamlarının yaygınlaşması, çizgi film çalışmalarının reklam filmleriyle sürdürülmesi olanağı sağlamıştır. Bu dönemde İstanbul Reklam Ajansı, bazı karikatür sanatçılarıyla anlaşmalar yaparak onlara çizgi filmler hazırlatmıştır. Türkiye’de bugün profesyonel olarak çalışan pek çok animatörün eğitim ocağı olma özelliğini taşıyan ajans yapılan filmlere gösterilen ilgi nedeniyle kadrosonu başka karikatürcülerle genişletmiş, üretimi hızlandırmıştır. O yıllarda basın sektörünün yaşadığı sancılar nedeniyle iş bulma zorluğu çeken karikatürcüler için bu bulunmaz bir fırsat olmuştur. Ancak üretilen filmler en basit çizgi film prensiplerinin kullanılmadığı ilkel filmlerdi. Yurtdışına giden bazı sanatçıların getirdikleri çizgi film teknikleri ve anlatıma yönelik bilgiler daha nitelikli filmerin üretilmesi sağlandı. Bu gelişmeler stüdyoların da kurulmasını sağlamıştır. Tüm bunların yanısıra Radar Reklam bir çizgi film bölümü açarak çizgi film çalışmalarına katılmıştır.

Karikatürün durgun bir dönem yaşadığı 1960’lı yıllarda daha çok çizer bu konuya yönelmiş, aralarından bir bölümü de yurt dışına giderek bu alanda çalışmıştır. Yalçın Tüzecan, Ali Ulvi, Bedri Koraman ve Mustafa Emektar “Kare Reklam”ı kurmuştur.

1964’te Oğuz Aral, Tekin Aral ve Ferruh Doğan’ın birlikte kurdukları “Canlı Karikatür” adlı stüdyoda ise “Koca Yusuf”, “Bu Şehr-i Stambul”, “Direklerarası”, “Ağustos Böceği ile Karınca” gibi elliye yakın kısa film gerçekleştirilmiştir. Bunlardan en tanınanı 19. yüzyılın sonunda Türkiye, Fransa, Belçika ve Amerika’da güreşerek hayranlık uyandıran Koca Yusuf’un başarıları ve Amerika dönüşü batan “La Bourgogne” transatlantiğinden denize düştükten sonra derya üzerinde yüzen cankurtaran kayığına ağır gövdesiyle girmesini önlemek için ellerinin kesilmesi ve boğuluşunu gösteren harika çizgi ve tiplemeleriyle başarı sağlamış olan “Koca Yusuf”tur.

Bu dönem yapılan çizgi filmlerden, Ferruh Doğan’ın, Yalçın Çetin ile birlikteİsmail Dümbüllü’yü konu edinen çalışması da sayılmalıdır. Ayrıca Yalçın Çetin, 7’şer dakikalık “Boş Oda” ve “Evliya Çelebi” adlı filmleri yapmıştır.

Animatörlerin birer birer ayrılmasıyla zamanla stüdyolar dağılmış; bu da çizgi film sanatının kurumlaşması yolunda tarihi bir fırsatın kaçırılmasına neden olmuştur. Bu stüdyoların dağılma sebeplerinin başında, karikatür sanatçılarının kollektif çalışmaya uyum sağlayamamaları ve çizgi film yapımını geçici bir ekonomik gelir olarak ele almaları olmuştur. Bundan dolayı çizgi film sanatının gelişmesiyle yönelik bir çaba gösterilmemiş ve bir çoğu bir süre sonra basın sektörüne geri dönmüştür.

Ali Ulvi Ersoy, Nihat Bali, Eflatun Nuri Erkoç, Bedri Koraman, Mıstık (Mustafa Eremektar), Yalçın Tüzecan (Sade Yalçın), Orhan Büyükdoğan, Tonguç Yaşar, Turhan Selçuk, Emre Senan, Erim Gözen, Ali Murat Erkokmaz, Ateş Benice ve Derviş Pasin de bu alanlar da çalışmalar yapmıştır. Yalçın Çetin, Orhan Enez, Yurdagün Göker gibi çizerler de bir süre Almanya’da animasyon alanında çalışmalarda bulunmuşlardır.

1969 yılları sonlarında “Sansür” adlı filmiyle TRT Kültür ve Sanat Bilim Ödülleri yarışmasında kısa film büyük ödülünü almaya hak kazanan Tan Oral’ın, film üzerine kazıma tekniğiyle yaptığı “Çizgi” isimli filmi bir kaç özel gösteri de izleyiciyle buluşabilmiştir. 1911 yıllarının dergilerinden hazırladığı “Aslan Asker Svayk” ise kolaj tekniğiyle hazırlanmış ilgi çekici bir filmdir.

Çizgi film üretimindeki ikinci patlama, televizyonun reklam filmleri yayınlamaya başlamasıyla olmuş; ancak bu durum da uzun sürmemiştir. Yine de artan talep, sayıları azalmış animatörlerce güç de olsa karşılanmıştır. Bu durumdan kaynaklanan hızlı üretim, filmlerin sinematik ve estetik kalitesini gözardı etti. Giderek belli şablonlar oluştu ve bir yenilik denenmedi. Bu durum farkedildiğinde ise geç kalınmış ve çizgi film talebi asgari düzeye düşmüştü. 1970’li yıllarda reklam için hazırlanan çizgi filmlerin dışında bazı deneysel filmlerin yapımı da kısa ve süreli olmasa da gerçekleşti.

Ancak çizgi film alanındaki en önemli başarıyı 1950-B kuşağı çizerlerinden olan Tonguç Yaşar elde etmiştir. Sezer Tansuğ ile birlikte hazırladığı ve eski hat ustalarının çalışmalarını çıkış noktası olarak alan “Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü? ” adlı kısa metrajlı çizgi filmi 1972’de Adana’da düzenlenen 3. Altın Koza Film Festivali’nde seçici kurul özel ödülünü kazanmıştır. 1973’te 900 filmin katıldığı 9. Annecy Çizgi Film Şenliği’ne de katılan bu film ön elemeyi geçip gösterilmeye değer bulunan ilk Türk çizgi filmi olmuştur. Grafik değeri çok yüksek olan bu filmde Kur’andan çıkarılan bir ayetin “Amentü billah! Ve bima cae min İndillah!” ibarelerinin kürekle çekilen bir sefineye benzetilmiş figürasyonunun harekete geçirildiğini gösteren bir çalışmaydı.

Meral Simer ile Tonguç Yaşar, bu çalışmalarıyla Darüşşafaka Sinema Klübü’nün düzenlediği 1. Uluslararası Kısa Filmler Şenliği’nde en iyi film ödülünü almıştır.

Tonguç Yaşar bu filmi izleyerek aynı stüdyoda “Don Kişot”, “Kaptan”, “Üç Hikaye”, “Yağmurdan Kaçan Adam” ve “Düdük” adlı filmleri üretti.

Neval Simer yine aynı stüdyoda senaryosu Sezer Tansuğ’un yazdığı “Bahar Nasıl Oldu?” yu çevirdi. Bu film “Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü?” ile bir üçleme oluşturacak şekilde düzenlenmiş ancak üçlemenin üçüncü filmi çekilememiştir.

Bu filmi masaldan alınan konusuyla Orhan Büyükdoğan’ın hazırladığı “Basmi Beyrek” izledi.

Çizgi film açısından diğer yıllara göre daha canlı bir dönem olan 1970’li yıllar aynı zamanda yarışma ve ödüller dönemi olarak da anılabilir. 1970’de yapılan Hisar Kısa Film yarışmasına “Silgi” adlı çalışmasıyla katılan Engin İnal ve “Lingo Lingo Şişeler” adlı kukla filmiyle katılan Gönül ve Orhan Taylan bu çalışmalarıyla özel ödüle layık görülen sanatçılardır.

Bu yıllarda ayrıca Ateş Benice’nin “İnsanız Biz” ve “Sentez” adlı çalışmaları; Emre Senan’ın 1972’de gerçekleştirdiği “Kısasa Kısas” ve 12 filmlik “Yaşlı Dut Sokağı” ile Ahmet Sipahioğlu’nun İngiltere, Manchester Polytechnic’de guvaş boyayla resimleme yöntemiyle yaptığı “Bay A” bu çabaları tamamlamaktadır.

1974 yılında Boğaziçi Üniversitesi Sinema Klubü (BÜSK) kısa film yarışmaları düzenlemeye başladı. Bu yarışmanın ilkinde Cemal Erez “65 KV” adlı filminde konuyu işleyiş, teknik ve içerik yönünden tutarlı olması nedeniyle birincilik kazandı. Atilla Ülkümen ise “Güz” adlı çalışmasıyla ikinci olmuştur.

1975’te düzenlenen yarışmada ise Emre Senan “Gergedanadam”la birinciliği kazanırken; Ateş Akyüz “Evrim” filmiyle ikinci olmuştur. Yarışmanın 3. senesi olan 1976’da, birincilik ödülünü yine Emre Senan’ın bu kez “Canlandırma Tabanca” filmiyle aldığı görülür. İkincilik ödülü ise “Düğüm Nasıl Çözülür ?” adlı çalışmasıyla Ateş Benice’ye verilmiştir. 1977 yılında son kez düzenlenen BÜSK yarışmasının birincisi son iki yılda birincilik kazanmış olan Emre Senan olmuş; Senan bu kez, “ Hayatında Eğri Çizgiyi İlk Kez Keşfeden Adam” filmiyle ödül almıştır. Bu yılın ikincisi ise “ Birgün” adlı çalışmasıyla Selçuk Aşkın olmuştur.

1978 yılında Balkan Filmleri Şenliği çerçevesinde düzenlenen ulusal kısa film yarışmasının birincisi, İtalya’da gerçekleştirdiği 5 dakikalık “Kedi” (Il Gatto) adlı filmiyle Meral Erez olmuştur. Aynı yarışmada jenerik ödülünü ise Nezih Demiral ve Emre Senan kazanmıştır.

Yine aynı yıl Kültür Bakanlığı “Nasrettin Hoca” konulu bir çizgi film yarışması açmıştır. Bu yarışmaya 10 film katılmış, birinciliği Tunç İzberk’in “Hoca ile Hırsızlar” adlı filmiyle Tonguç Yaşar’ın “Hoca ile Hırsız” çalışması paylaşmıştır. Ateş Benice’nin “Hoca Birgün” adlı filmi ikinci olurken Emre Senan da “Kısasa Kısas” adlı çalışmasıyla üçüncülüğe layık görülmüştür. Daha sonra bakanlık, yarışmanın birinci ve ikincilerine Nasreddin Hoca’yı konu alan bir çizgi film daha yaptırmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder